Cerebral Palsy’li çocuklarımız erken tanı ve tedavi sayesinde yaşama tutunabilir, her birimiz gibi hayallerinin peşinden koşabilir. Hatta yaşam mücadelelerinde o kadar başarılı olabilirler ki; birer Kutup Yıldızı gibi bize umut aşılayabilir, örnek başarı hikayelerine imza atarak bize yön gösterebilirler.

Bu nedenle Allergan Aesthetic Türkiye ve TSÇV olarak, 2018 yılından itibaren sürdürdüğümüz Kutup Yıldızları projemiz ile onların yanındayız. Bu yıl ise Sakıp Sabancı Müzesi'nin sanat danışmanlığı ve Mehmet Turgut'un fotoğraf kareleriyle “Benim de Güzel Yarınlarım Var!” fotoğraf sergisini hayata geçirdik.

11 Cerebral Palsy’li çocuğumuzun ilham verici hikayelerini ve hayallerini sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.

Ali Yiğit Yılmaz

Ali Yiğit ikizi Ecrin ile birlikte 2012 yılında prematüre olarak dünyaya gözlerini açtı. Hayata beklenenden önce merhaba dediği için tüm riskler açısından değerlendirildiği bir hastane süreci ile hayatının henüz ilk günlerinde karşı karşıya kaldı. Tüm değerlendirmeler sonucunda ise tıpkı ikiz kardeşi gibi Ali Yiğit’in de kalça ultrasonununda tespit edilen sorun sonrasında ailesi ve kardeşi ile birlikte rehabilitasyon merkezine yönlendirildi. Cerebral Palsy teşhisinin konulması ise onun uzun yolculuğunun sadece başlangıcıydı.

Tanı konulduğunda Ali Yiğit henüz 6 aylıktı. Hızla rehabilitasyon süreci başladı. Ali Yiğit ve Ecrin anne karnındaki birliktelikleri gibi, doğum sonrasındaki süreçlerinde de birbirlerinden güç aldılar.

İlk kelimesini söylemesi ve ilk adımını atması koskocaman 3 yılını aldı. Ancak bıkmadan yılmadan çabalamaya devam etti. Bugün hayallerine ulaşabilme umudunda ve azminde ise doğru zamanda başlanan ve süreklilik gösteren rehabilitasyonun payı çok büyük. Çünkü desteklenirse tıpkı yaşıtları gibi başarabileceği çok fazla şey olduğunu biliyor.

Ali Yiğit, inanç dolu bakışları ve kendine olan güveni ile güzel yarınları için mücadeleye hazır. Boks eldivenlerini takmış adeta hayata ve Cerebral Palsy’ye meydan okuyor. Hem iyi bir boksör hem de iyi bir bilim adamı olmak istiyor. Bu hayaline ulaşmak için ise her yeni güne tutku ve azimle başlıyor!

Aymina Öçay

2014 doğumlu Aymina 10 aylık olduğunda ailesi hala oturamadığı için gelişiminde bir sorun olduğundan şüphelendi. Cerebral Palsy tanısı ise 12 aylık olduğunda kondu. Bunun üzerine 2 yaşında rehabilitasyona başladı.

Rehabilitasyonda onu en çok motive eden şey öğretmenlerinin ona olan sevgisi. İlk zamanlarda rahatça oturamayan, destekli bile yürüyemeyen Aymina, öğretmenlerinin desteği ve inancı ile daha rahat bir şekilde hareket edebiliyor ve hayata karışabilmek için her geçen gün büyük adımlar atıyor.

Hamurla oynamayı ve resim yapmayı çok seven Aymina’nın en büyük hayali müzisyen olmak ve şarkı söylemek. Çocuklar için şarkılar üreterek güzel yarınlarını paylaşmak ve onlara umut olmak için hayallerinin peşinden koşuyor.

Bedirhan Bozbayır

Bedirhan 2008’de hayata gözlerini açtı. İlk teşhisi 1 yaşında aldı ve ardından hemen rehabilitasyona başlandı. Erken başlanan tedavi ve rehabilitasyonun etkisi büyüktü. Tedavisini hiç aksatmadı ve bu sayede 2 yaşında yürümeye başladı.

Rehabilitasyon süreci devam ediyor. Aldığı rehabilitasyon sayesinde artık daha dik, daha sağlam ve kendine güvenli bir şekilde yürüyebiliyor. Tıpkı hayata karşı sergilediği duruş gibi.

İnandıklarını dile getirmek konusunda da en az tedavi sürecinde gösterdiği azim kadar başarılı. Cerebral Palsy’li çocukların desteklenirse diğer tüm çocuklar gibi birçok şeyi başarabileceğini sesini duyurabildiği her platformda dile getiriyor. Dışlandığını hissettiğinde ise duyduğu üzüntü tarifsiz.

Tarihe oldukça meraklı. Tarih derslerinin onun için bir macera olduğunu, her gün yeni bir şey öğrendiğini söylüyor. Başarılı bir tarihçi olabilmek için tutkuyla hayalinin peşinden gidiyor.

Defne Mercan

Defne ikiz kardeşi ile birlikte 2015 yılında dünyaya gözlerini açtı. Doğduğunda kız kardeşi gibi o da henüz 27 haftalık ve yalnızca 1 kilo ağırlığındaydı. Tıpkı kardeşi gibi o da 90 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra geçirdiği beyin kanaması sonrası Cerebral Palsy tanısı aldı. Rehabilitasyona başladığında 6 aylıktı. Hiç aksatmadığı rehabilitasyon yolculuğu sayesinde hayatında sayısız şeyi başardı.

Henüz desteksiz yürüyemiyor ama buna rağmen yapmaktan çok keyif aldığı, başarmak istediği şeyler var. Dans etmeyi çok seviyor. En sevdiği partneri ise yine kardeşi. Anne karnındaki ahengi dansta da kardeşi ile yakalıyor.

Fotoğrafçılık ise en büyük hayali. Doğru tedavi ile desteklenirse hayallerine ulaşabileceği ve hayata karışabileceği konusundaki inancı tam. Daha özgür ve mutlu yarınların hayali ile her yeni güne umutla başlıyorlar.

Ecrin Yılmaz

Ecrin, ikizi Ali Yiğit ile birlikte 2012 yılında dünyaya merhaba dedi. Bu doğum beklenenden daha erken gerçekleşti. Prematüre bir bebek olarak hayatının ilk zamanlarını kuvözde geçirdi. Kalça ultrasonunda farklılık tespit eden hekimi tarafından ailesiyle birlikte detaylı tetkikler yaptırmak üzere bir rehabilitasyon merkezine yönlendirildi. Ailesi bundan 1 ay sonra, yeniden doktora gittiklerinde gerçekle yüzleşti ve zorlu bir yolun başında olduklarını anladı.

Minik Ecrin ilk kelimesi olan “anne”yi 3 yaşına doğru söyleyebildi. Çocuklarda genellikle 18 aylık süreçte görülen adım atma denemeleri yine aynı dönemde görülmeye başladı. Ecrin aldığı rehabilitasyon sayesinde adımlarını artık her geçen gün daha güçlü atıyor.

Ailesi tüm zorluklara rağmen erken müdahale ve rehabilitasyonda sürekliliğin Cerebral Palsy’li çocukların hayatında yaratabileceği farkın bilincinde. Çocuklarının rehabilitasyon ve tedavisini aksatmadan sürdürüyor. Yeri geldiğinde hızlandırılmış programlar ile aksayan tedavileri tamamlıyor, yeri geldiğinde çocuklarını uzun mesafeler kucaklarında taşıyarak onun hayatını iyileştirmek için çaba sarf ediyorlar. Sonuçta her şey Ecrin’in güzel yarınlara kavuşması için…

Ecrin de kendisini bekleyen çok güzel yarınları olduğuna inanıyor. En büyük hayali ise daha çok çocuğu sağlığına kavuşturabilmek için doktor olmak. Buna sadece inanmakla kalmıyor. Önüne çıkan engeller ile mücadele ederek hayaline ulaşabilmek için çaba gösteriyor.

Fatih Çınar Şengün

2014 doğumlu olan Fatih Çınar beklenenden daha erken, 29 haftalıkken dünyaya geldi. Hayat ona yaşıtlarından daha farklı ve engebeli bir yol çizmişti. Doğduğu ilk hafta kuvözde beyin kanaması geçirdi ve bunun sonucunda 2 ay boyunca yoğun bakımda kaldı. Küçük ve savunmasız bedeni bu süreçte 4 farklı beyin ameliyatına maruz kaldı ve beynine şant takıldı. 2 aylık olduğunda Çınar’a Cerebral Palsy teşhisi kondu ve beyin hasarı kalacağı gerçeği ile yüz yüze geldi. Kafatasına yerleştirilen şant sebebi ile enfeksiyona yatkın olduğu söylendiğinde 1,5 sene boyunca Çınar ve ailesi oldukça izole bir hayat sürmek zorunda kaldı.

Hastaneden taburcu olduğu günden bu yana rehabilitasyona devam ediyor. Daha iyisini yapabilmek için mücadeleyi hiç bırakmıyor. Rehabilitasyon sayesinde algısı ve dil gelişiminde büyük ilerleme kaydeden Çınar; konuşulanları anlıyor, daha net tepkiler verebiliyor ve yabancıları ayırt edebiliyor hale geldi. Gezmeyi ve su ile oynamayı çok seviyor. En büyük hayali ise doktor olmak, insanları iyileştirmenin hayali ile yaşama daha sıkı bağlanıyor.

Lina Akkaş

2015 yılında hayata merhaba diyen Lina’nın fiziksel gelişimi diğer çocuklarla kıyaslandığında hep geride kaldı. 6’ıncı ayına geldiğinde ise ağırlığı yalnızca 4 kiloydu. Ailesi bu gerçek ile yüzleştiğinde onun da Cerebral Palsy yolculuğu böylece başlamış oldu. Erken konan tanı ve doğru, sürekli rehabilitasyon sayesinde yaşıtlarına yetişmek için var gücüyle çalıştı. Tedavinin ilk yılını geride bırakırken kilo sorununu, ikinci yaşını geride bırakırken bağımsız bir biçimde yürüme sorununu hiç aksatmadığı rehabilitasyon ve tedavisi ile çözdü. Yaşıtları ile arasında olan boy farkını ise çoktan kapattı.

Lina’yı en çok motive eden şey öğretmenleri. Onların ilgisi ve sevgisi ile her derse koşarak gidiyor. Aldığı rehabilitasyon sayesinde artık kendini çok daha iyi ifade edebiliyor ve bu onun artık yabancılarla da iletişim kurabilmesine olanak sağlıyor. Ellerini rahatça kullanabiliyor, kişisel bakımını gerçekleştirebiliyor. Tüm bu başardıkları sayesinde kendine ve geleceğe olan güveni ve inancı artıyor.

Hayalleri onu hayata daha bağlıyor. Resim yapmaktan ise büyük keyif alıyor. En büyük hayali ise yemekle ilgili “bir meslek sahibi” olmak. Hayatta bugüne kadar başardıklarına bakılırsa güzel yarınlar onun için hiç uzak değil.

Ömür Gül Caferoğlu

Ömür’ün zorlu yolculuğu 2013 yılında, henüz 27 haftalıkken başladı. 80 gün kuvözde kaldıktan sonra ilk teşhisi 5,5 aylıkken aldı. Bu sayede rehabilitasyon süreci erken başladı.

Birçok Cerebral Palsy’li çocuk için söylendiği gibi Ömür için de yürüyemez, konuşamaz dendi. Erken teşhis ve düzenli rehabilitasyon sayesinde şu an hem konuşabiliyor hem de destekle de olsa yürüyebiliyor. Başlangıçta sağ elini kullanamayan Ömür, artık her iki eline de hakim.

Onu bekleyen yarınlar için ise mücadelesini hiç bırakmıyor. Cerebral Palcy’li bir birey olarak yaşıtları ile aynı haklara sahip olmak, onlarla birlikte olabilmek ve büyüyebilmek için hayata daha fazla sarılıyor, kendini ifade etmekten hiç çekinmiyor. Bu sayede, ilkokul yolculuğunun en başında CP’li olmayan arkadaşları ile aynı okula kabul edilmeyi başarmış.

Hayallerinin peşinden koşmak konusunda kendine olan güveni ve hayata karşı olan azmi tam. Öyle de bir hayali var ki anlatırken bile yüzünde güller açıyor. Prenses olmak. Güzelliği, sevimliliği ve aklıyla tüm dünya tarihinin en tatlı prensesi olacağı şüphesiz!

Sude Mercan

Sude, ikizi Defne ile 30 Mayıs 2015’te güzel bir ilkbahar gününde doğdu. 27 haftalık dünyaya gelen Sude yalnızca 1 kilo ağırlığındaydı. 90 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra geçirdiği beyin kanaması sonrası Cerebral Palsy tanısı kondu. 6 aylık olduğunda da rehabilitasyona başladı. Erken müdahalenin ve düzenli rehabilitasyonun faydası sayesinde ilk adımını 2,5 yaşında atabildi.

Henüz minik bir bebek iken rehabilitasyona gitmek için oyuncaklar onun için bir motivasyon kaynağı iken bugün, tedavi sayesinde hayatta başardıklarının mutluluğu ve inancı ile rehabilitasyonunu hiç aksatmıyor.

Minik Sude’nin içinde minik bir sanatçı yatıyor. En büyük hayali ise keman çalmak ve iyi bir keman sanatçısı olmak. Yolun en başından bu yana hayata olan tutunma çabasını görünce bu hayalini başaracağına da inanmamak mümkün değil.

Tuğra Kayfeci

Tuğra henüz annesinin karnındayken beyin kanaması geçirdi. Ve ikiz kardeşi Tuana ile birlikte 2011 yılında henüz 34 haftalıkken dünyaya gözlerini açtı. 28 gün yenidoğan yoğun bakım ünitesinde kaldı. Küçücük bedeni için oldukça yorucu, zorlu ve komplikasyonların geliştiği uzun bir hastanede kalma süreci geçirdi. Önce 5 ay boyunca kafatasından su çekildi, menenjit geçirdi,kafatasına şant takıldı, ve buna bağlı olarak kol ve bacakta felç oluştu. 8 aylık henüz yolun çok başında iken fizik tedaviye başladı.

Fizik tedavinin olumlu sonuçlarını kısa sürede görmeye başlayan Tuğra, 1 yaşından önce konuşmaya başladı. İlk adımını ise 2,5 yaşında attı. Tuğra hayatındaki tüm önemli gelişmeleri aldığı rehabilitasyona borçlu.

Hayat enerjisi ile herkesi kendine bağlıyor. Ve onu hayata daha güçlü bağlarla bağlayan hayalleri var. Futbol onun tutkusu. Ancak olamayacağını fark ettiği gün umudunu kaybetmedi. Futboldan bağını koparmak istemeyen Tuğra o günden bu yana hakem olmak istiyor. Tuğra’nın yarınları için verdiği mücadele örnek olacak düzeyde.

Zehra Ocak

Zehra 2009 yılında beklenen haftada, normal şartlarda dünyaya geldi. 6 aylık olduğunda annesi ağırlıklı olarak sol tarafını kullandığını fark etti. Ancak ailede solak kişi sayısı fazla olduğundan bu durum herkes tarafından normal karşılandı. Fakat 17 aylıkken kriz geçirdikten hemen sonra anne karnında oksijensiz kaldığı ortaya çıktı ve minik Zehra’ya epilepsi tanısı kondu.

Tedavi ve rehabilitasyon süreci işte burada başladı. Bu zamana kadar tutunarak, zorlukla adım atabilen Zehra aldığı rehabilitasyon sayesinde 6 ay gibi kısa bir sürede yürümeye başladı ve 2 yaşını yürüyerek karşıladı.

Aldığı rehabilitasyonlar esnasında öğretmenleriyle olan güçlü bağları ve iletişimi, onlara olan sevgisi ve birlikte geçirdikleri değerli dakikalar onun en büyük motivasyon kaynaklarından bir tanesi. Onun hayata olan tutkusunu, inancını ve azmini güçlendiriyor.

Onun çok güzel bir hayali var. Güzel yarınlarını sanatla inşa etmek istiyor. En büyük hayali ressam olmak ve hayallerini tablolara dökmek. Rehabilitasyona olan inancı, azmi ve sevdiklerinden aldığı destek ile yarınlar onun için çok daha güzel olacak.